Yaşama Saygıya EVET! Termik Santrallere HAYIR!!

1 Haz 2010

KYME NE? KYME’LİLER KİM?

Geçtiğimiz Pazar (9.5.2010) biz Egeçep’lileri, Foçep’li (Foça çevre ve kültür platformu) dostlarımız “küme” dedikleri Kyme antik kentine götürdüler. Gördüklerimden şaşkına dönmüş vaziyette, kendi adıma Kyme (Kime)’yi daha önce görmemiş olmanın ve ülke adına kadir bilmezliğin utancını yaşadım.
Ailos ülkesinin bu en büyük ve görkemli liman kenti, Aliağa’daki Nemrut körfezinde kaderine terkedilmiş ve sahipsiz durumda. Bu durum yetmiyormuş gibi hoyratça ve birilerinin kazancı uğruna tecavüze de uğramış. Koca kentin kimi bölümleri 1. derece koruma altından 3. dereceye düşürülmüş ve üzerine betonlar dökülerek birçok sanayi tesisi kurulmuş. 1. derece Sit konumundan çıkarılırken kimi yerleri, kimsecikler görmemiş mi, bir Allahın kulu itiraz etmemiş mi, anlaşılır gibi değil. İnsanın içi ağlıyor görünce.

Kyme’nin tanıtımı yapılırsa, bu kent bütünüyle ortaya çıkar da kültür gezilerinin vazgeçilmez uğrak yeri olursa; nasıl tacize uğradığı öğrenilecekmiş gibi bir korkuyla saklanmış izlenimi ediniyor insan. Zira elime geçen bir demir çelik endüstrisinin hazırladığı tanıtım broşüründe Kyme’nin sınırları küçültülmüş. Gerçeğin üstü örtülmüş. 3. derece konuma düşürülen yerler Kyme’den sayılmıyor. Sanki Kyme, bilerek isteyerek gözlerden saklanmış, kentte yapılan tahribat görünmesin diye özel çaba sarf edilmiş, bu görkemli antik kenti gösterecek bir tabela bile konmamış, kirletilen Aliağa yarımadasının sanayisine kurban edilmiş…


İzmir’e döner dönmez cehaletimi biraz olsun gidermek için, Kyme hakkında araştırma yapmaya başladım. Öğrendiklerimi paylaşmak ve bu yazıyı okuyanların Kyme’ye dikkat kesilmelerini istedim. Aşağıdaki bilgileri Strabon’dan (Antik Anadolu Coğrafyası), Heredot’tan (Heradot Tarihi) ve Bilge Umar’dan (Anadolu Halkının İlkçağ Tarihi) derledim.

1. Ailos Birliği/ ülkesi, Troya ile İonya arasındaki topraklarda kurulmuş. Bu birlik 12 kentten oluşuyor: Kyme, Larissa, Neon Teikhos, Aigai, Myrina, Gryna, Pitina (Çandarlı), Eski Smyrna, Nation, Killa, Aigiroessa.

2. Bu ülkenin en büyük kenti Kyme. Bilge Umar hoca ismin Luwice’den gelmiş ve Helen ağzında bozulmuş bir çeşitlemesi(Kyma/Kyme) olduğunu söylüyor. Bu kentin anaerkil Amazonlar tarafından kurulduğu konusunda fikir birliği var. Kyme’liler ihtimal ki Anadolu’nun yerli halklarından olan Pelasglar’dan ve sonraları Helenler ile karışmışlar.

3. Kyme’nin Lesbos (Midilli) ile birlikte sayıları otuza varan ve halen çoğu yok olmuş bulunan diğer kentlerin Metropolis’i olduğunu söylüyor, Antik çağ coğrafyacısı Amasyalı Strabon.


PARANIN BOZAMADIĞI BİR HALK KYME’LİLER

4. Kyme’lilerin paylaşımcı ve barışçı insanlar oldukları; içlerinden tarihçi, bilgin ve devrimci insanlar çıkaracak kadar yüksek kültürlü oldukları anlaşılıyor. “Bazılarının anlattığına göre, kuruluşundan üç yüz yıl sonra limanlarına gemilerin girip çıkma vergisi almaya başladıkları” için, “Kyme’nin akılsızlığıyla alay edilmiş.” Görüleceği gibi tüccar zihniyetinden bir tutum, tarih kitaplarına geçmiş. Oysa başka açıdan düşünülmemiş. Bugün bile bakılınca Kyme’de neler yok ki: Kentte zeytin, badem, ceviz, incir, çitlembik, palamut, üzüm, denizde balık… İhtiyaç duymamışlardır. Fırsatçılığa da meyletmeyecek kadar gönlü bol insanlardır.

Deniz kıyısında yaşadıklarını geç fark ettikleriyle alay edilmişler.

DÜRÜST BİR HALK KYME’LİLER


5. O kadar saf, o denli arılar ki, onlar hakkında başka bir söylenti daha çıkmış, o da şu: “Devletten aldıkları borca karşılık, güvence olarak binalarının önündeki revakları rehin koymuşlar. Saptanan günde borcunu ödeyemediklerinde revakların içinden geçmezlermiş, yağmur yağdığı zaman, krediyi verenler insanlık adına bir tellalla “revakların altına sığının” çağrısı yaptırırlarmış da, o zaman girerlermiş korunakların altına. Söylenti o ki, Kymeliler her yağmur yağdığında tellal çağrı yapmadan revak altına girmeyi akıl edemezlermiş. Anlayışsız, kavrayışsız olmaklıklarıyla alay edilirlermiş.
KISKANILAN BİR HALK KYME’LİLER

6.
Bu nasıl bir kavrayışsız halk ki, kendi içinden Isokrates’in öğrencisi, “Tarih ve Keşifler” adlı yapıtın yazarı olan Ephoros’u çıkarıyor! Ephoros Kymeli. Ephoros’tan önce şair Hesiodos da Kyme’lidir. O ki meşhur “İşler ve Günler” yapıtının yazarıdır. Hatta Homeros’un da Kyme’ den olduğu söylentisi vardır ama, tarihçiler arasında görüş uyumu olmadığı için Kyme’lidir denememektedir.

DEVRİMCİ DÜŞÜNÜR YETİŞTİREN KYME’LİLER

7. Bana göre çok daha önemlisi şudur: Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedreddin’in “Ballı incirleri hep beraber yiyebilme”yi hedefleyerek başlattığı devrimci isyanın, ilkçağdaki öncülü sayılabilecek başka bir ayaklanma vardır. Aristonikos’un komutasında başlatılan ayaklanmanın teorisyeni Kyme’li düşünür Blossius’tur. Bu ayaklanma, köleliğin ortadan kaldırılmasını-kölelerin özgürlüğünü- hedefleyen ve sınıfsal içeriği olan bir isyandır. Tarih İ.Ö 131 yılıdır. Roma imparatoru Afrika’daki ayaklanmalarla uğraşmaktadır ve Anadolu’ya ordu gönderememektedir. Kıyıdan içeriye doğru hareket edilmiş, Lidya’nın birçok yeri ele geçirilir ve bu arada Foça’lılar donanmalarıyla bu isyana katılır. Komutan Aristonikos İzmir’deyken, Kyme limanında konaklayan isyan donanması Roma’yı destekleyen Efes donanmasının saldırıya uğrar, dağıtılır. İzmir’liler komutana sahip çıkar. Uzatmayalım, isyan Roma ordusu tarafından İ.Ö 130 da bastırılır.

Şimdi bu antik çağın Kyme’si görmezlikten gelinmemeli, hoyratça üzerine beton yığılmamalı, memleketin tarihi ve kültürel değerlerinden biri olan Kyme hak ettiği değeri bulmalıdır. Duyarlı herkesi Kyme’yi görmeye, Kyme’yi korumaya, kazıların hızla yapılarak kentin bütünüyle açığa çıkarılması için çalışmaya davet ediyorum. Aliağa’lı ve Foça’lı güzel insanların “Kyme’yi Koruma Girişimi” oluşturmaları halinde içlerinde olacağımı duyuruyorum.



Muammer Sakaryalı

11.05.2010

---------------------------

1. Şu anda Aliağa yarımadası gırtlağına kadar kire ve zehre batmış durumda. Bölgede ölümlerin yüzde 60’ının kanserden olduğu söyleniyor. Artık bölge zehrini kirli hava, kirli toprak ve kirli körfez olarak kusuyor. O bölgeye şu anda bir gram dahi “yatırım” yapmak, sayısız alçağın tecavüzüne uğramış bir kadının bir kişinin daha tecavüzüne uğraması anlamına gelecektir. Doğa bu kadar kötülüğe daha fazla tahammül edemez.

2. Strabon, Heredot Tarihi, Bilge Umar “İlkçağda Anadolu Halkı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder